Bilgi ve Şüphe

Nietzsche'nin klasik sözüyle başlamak lazım. "Doğru veya yanlış yoktur. Yorumlar vardır."


İnsanın en güzel eylemlerinden biri bilgi edinmektir. Fakat bir teorinin doğru veya yanlış olduğunu nasıl anlarız? Bu yazıda bununla ilgili bir şeyler karalayacağım. Bu konuda elimizi güçlendiren bir persfektiften baktığı için Popper'ın yanlışlanabilir bilgi teorisi üzerinde duracağız.

Eskiden bir fikir ortaya atar ve bunun doğru olduğunu kanıtlayacak olgular aramaya başlardık. Aslında klasik dindar, marksist, Freudcu yaklaşımların bu kategoride olduğunu bize anlatıyor Popper. Dindar biri bir kuşu gördüğünde onu yaratan bir tanrının olduğu kanısına varır. "Ne kadar güzel kuşlar, çiçekler veya doğal faaliyetler... Tanrı ne güzel yaratmış." diye içerisinden geçirir. Bir Marksist gazeteyi açıp greve giden işçileri gördüğünde dünyanın komünizme doğru gittiğini düşünebilir. Bir psiko-analizci herhangi bir davranışınızın çocukluğunuzda annenizle ile alakalı olduğunu ortaya atabilir. Teori ne kadar doğrulanır örnekler toplarsa toplasın yanlışlanıyorsa doğru değildir. Bir bilgi yanlışlanmadığı sürece doğrudur. Ayrıca a priori olan bütün her şeyi bilgi olarak kabul edemeyiz. Bu da size zaman kazandıracak bir bakış açısıdır. Popper'a dönelim. Doğruluğu kabul edilen bir teori eğer bir gün yanlışlanırsa ondan da ayrılırız. Bu şekilde sürekli yanlış olan teoriler elenerek elimizde zamanla doğru bilgiler kalır. Aslında geri kalan kısmıyla ilgili sizler araştırma yapıp daha derin bilgilere sahip olabilirsiniz. Ben kendi yorumuma geçmek istiyorum.


Bilginin en önemli gücünü aslında bilmediklerimizin sınırlarını keşfetme fırsatını insana tanımasında buluyoruz. O yüzden bilginin yanlışlanabilir doğası üzerine düşünmek insanı bilgiden şüphe etmeye götürüyor. Aslında şüphe bilginin artmasıyla daha da fazlalaşan bir duygu halini alıyor. Bilginin kendisi aslında şüphe edilerek elde edilirken, şüphe edilerek de muhafaza ediyor kendisini. Cehaletin en önemli özelliği bilgi konusunda kesinliklere sahip olmasından ileri geliyor. Şüphe arttıkça bilgelik düzeyi de artıyor.

Biz aslında bunun tersini düşünürdük. Bilgisi yok ve mantıken şüpheci olacaktır. Asla ve asla bu böyle değil. Bilen insan daha az şüphe duyar gibi de zannediyoruz. Tam tersi bilmek sizin beyninizi daha kaotik bir ortama dönüştürüyor. Belki de bu kafa karışıklığı hayata daha özdeş olmamızı sağlıyor. Beyninizin içinde güzel rüzgarların esmesi dileğimle...

0 yorum:

Yorum Gönder

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.

Multimedia Updates

Teşekkürler

Bizi takip edin.