Gevezelik ve Edebiyat

Yazmayalı çok oldu. İnsanın yazmak için acıya ihtiyacı varmış. Şu an hissettiğim de tam olarak acı da değil, hayal kırıklığı ile öğrenmişliğin karmaşasını yaşıyorum. Özellikle hayattan bir şeyler beklememeyi adet edinenler için acının da şiddeti ve hatta kendisi de değişime uğruyor. Sözleşmeli bir ruh olamadım hiç bir zaman.

Otoriteyi, özel mülkiyeti de dert edindim kendime. Sonralarda biraz yumuşasam da tutumdan vazgeçemedim. Otorite güzellemesi üzerine çalıştım. Özel mülkiyetin güzelliğini düşündüm. Olmuyor. Otoriteyi hegemonik hissetmekten vazgeçemedim. Bir zamanlar o güzel keman öğretmeninin dediği gibi "İnsanlara ve eşyalara bağlanma." kafamın içinde dönüp durdu.

Eşyaları bilmem aslında eşyaya hiç de önem vermem. Ondan bağımsız tutmak isterim kendimi. Aslında bazılarını severim ama hayatımın merkezine koymamayı çoğu zamandır kabullenmiş biriyim.

İnsanlar mı peki? Onlardan umudunu kesmiş biri değildim. Aslında yaşananlar ne kadar beni zorlasa da insanlardan pek de umudu kesmedim. Bir çoğunu benim gibi düşünmediği için öldürmek de istedim ama bana benzer insanlar ile vakit geçirmekten keyif de aldım.

Farklı iki öznenin birlikteliği gibi bir romantizm her zaman bana derin bir metafiziğin hazzını verdi. Asla vazgeçemedim bu huyumdan. Gelinen son noktada yine belkide geleneksel bir boyunduruk içinde yaşanılan her şeye rağmen iki öznenin birlikteliğinin doruğuna inanıyorum. Sadece yalnızca bu sefer de değilmiş hissiyle düşünüyorum bunu. İki öznenin mükemmel birlikteliği olan aşk beni her zaman cezbediyor. Aşka asla ama asla küsemiyor, suçu öznelere yıkıyorum. İnsan aşka küserse çünkü iyice materyalizme hapsoluyor. Olsun canım ne olacak demeye de gerek yok. Özellikle din gibi bir metafizikten yoksun iseniz o zaman aşk sizin her şeyiniz olabiliyor. Belki de en güzel aşk şiirlerini bu yüzden materyalistler yazıyor. Düşünsenize aşkla arasına hiç bir şeyi karıştırmayan o güzel insanları, ne kadar da güzel bir bağ kuruyorlar bu olguyla.

Uzun lafın kısası deriz çoğu zaman... Çoğu zaman da kısa laflar ederiz uzunlara ya da tam tersi. Ben gevezelik etmekten yanayım. Öyle boş da değil aslında bu eylem, hani bir konu üzerinde çok şey söylemek isterim. Gevezelik, bilinç kazanan bir eyleme dönüştüğünde ne denli bir zenginlik yaratabilir? Tahmin edebiliyor muyuz? Gevezelik kendi olmaktan çıktığında yararlı oluyor.

Gevezelik olmasa insanlık tarihinin hali ne olurdu? Aslında fiziksel ihtiyaçlarından arınan insanların başvuracağı bir yol gibi görünse de aslında insanın fiziksel şartlarını belirleyen şey de gevezeliktir.

Bazen susmak da içine gevezeleşmektir insanın. O yorar. O yorgunluk ise zaman olur, fışkıracak bir delik arar. Edebiyat belki de budur.

0 yorum:

Yorum Gönder

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.

Multimedia Updates

Teşekkürler

Bizi takip edin.