Aşk Bir Olasılıktır

Filmlerdeki gibi bir aşktan söz edelim mi biraz? Adam ile kadın çarpışıyor. Defterlerin yere düşmesi, beraber eğilerek göz göze o defterlerin toplanması ile başlayan aşkın filizlenmesi mesela. Hadi canım anca filmlerde olur. Binde bir ihtimal evet ama aslında olanın bitenin filmlerden çok da farkı yok.

Matematik bize diyor ki; Binde bir  ihtimal var elinizde ve sizin bin deneme şansınız var ise o bir ihtimalin oluşması olasıdır. Gerçek aşkı yakalayabilme olasılığını insan sürekli yüreğinde taşır ve bu umut ile yaşayan insan olasılıklar zincirinin başarısızlığı süresince kendine eziyet edebilir. Bir zamanlar oluşmuş şartları iyi değerlendiremediğini düşünerek de bunu yapabilir.

İnsan ne kadar madde odaklı yaşarsa yaşasın metafizik üretmeden devam edemez yaşamaya. Aşk, sevgi, adalet gibi kavramlar da anlamlandırmaya çalıştıklarımızın başında gelir. Materyalist çerçeveden aşkı yorumlamaya çalışmış filozofların çeşitli görüşleri mevcuttur.

Arthur Schopenhauer aşkın bir bireyin neslini devam ettirebilmek için ortaya attığı bir bahane olduğundan bahsetmiştir. İnsan sonlu bir varlık olduğundan üreyerek aslında kendini ölümsüzleştirecek bir birey ortaya koymak ister. Bu yüzden doğurganlık üzerine düşündüğü için karşı tarafın fiziksel özellikleri üzerinden beğenilerini şekillendirir.

Friedrich Engels ise aşkın aslında evlilik ile bir mülkiyet ilişkisine döndüğünden ve kadının özgürleşmesine set vurduğundan bahseder. Maddi egemenliğin erkeğin elinde olduğu zamanlarda bizim büyüklerimizden duyduğumuz üzere "Aman. Zengin kocaya gitsin." gibi yaklaşımlarda aslında bu tarz tecrübelerin ürünüdür. Tabi ki artık kadınların iş hayatında belirli bir yere sahip olmaya başlaması ile bu pragmatik yaklaşımın erkekler üzerinde de yoğunlaşmaya başladığını ben şahsi olarak söyleyebilirim.

Materyalist yaklaşımlar aslında insanın ne kadar aşağılık bir varlık olduğunu ortaya koyuyor. Ne kadar kabul etmesek de fiziksel görünüş, maddi olanaklar bizim aşka bakış açımızda bir rol oynuyordur herhalde. Ama aşkın manevi bir doygunluğu olduğundan söz etmemek mümkün değil.

Düşünsenize aslında tamamen bireysel varlıklarsınız ve bir anda iki kişilik bir toplumsal algıya sahip oluyorsunuz. Bir başkası için kendinizden bile fazla bir duyarlılık oluşturmaya başlıyorsunuz. Dünyaya ait yorumlarınız bir anda değişiveriyor. Bir çok kişi için sıradan bir insan iken bir başkasının mükemmeli haline geliyorsunuz.

Hemen hemen hepimiz için aslında aşk bir zorunluluktur. Aşk olmadan olmaz asla. Olmalı, elbet olacak. Şimdi değil belki de yarın, belki de sonrasında ... Ama aşk illa ki olacak. Gelip bizi bulacak ve o hayalini kurduğumuz mükemmel zemin üzerinde keyif alarak yaşamaya devam edeceğiz.

Ama üzülerek söylemek istiyorum ki aşk bir olasılıktır. Bir çok kişi için belki de gerçekleşecek bir olasılık, belki de ondan tümüyle vazgeçmenize sebep olacak bir olasılıktır. Zorunluluklar insanda bir düşünce hürriyeti kısıtlamasıdır. Olasılıklar ise bu yazı gibi ne anladığınızın size bağlı olduğu bir yorumdan ibarettir sadece.

Zorunluluklara inanarak kendinizi üzmeyin. Raslantısaldır aşk. Dışarıdan bir etki yaparsanız süreci hızlandırmak için doğasını bozarsınız. Olmaz! Bekleyin ama umut etmeyin. Mümkün ise eğer beklemeyi unutturun kendinize. O olasılık bir gün sizi bulacaktır. Eğer sizi pas geçerse de olmuş olması için kendinizi paralamanız çok sağlıklı olmayacaktır.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Mükemmel bir yazı teşekkürler.

Adsız dedi ki...

Güzel bir yaklaşIm

Yorum Gönder

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.

Multimedia Updates

Teşekkürler

Bizi takip edin.