Bir Kültür Olarak Din ve Bağımsız Ahlak

Gerçekten her bireyin dini görüşlerinin anayasal güvence altına alınması insanlık tarihinin en önemli kazanımlarından biridir. Dini görüş derken ne kastediliyor olabilir? Ben şunu düşünüyorum bu ara: "Herkes aynı dine inanamaz." ve daha fazla ileriye giderek şunu ekliyorum: "İki insan aynı dine inanamaz."

Dinin, insanın dışında bir noktada mutlak gerçeklik olarak var olduğu zannedilir. Onun bir mükemmellik seviyesi vardır. Ulaşılması arzulanan olgusal şartları barındırır. Ama zaten ona tümüyle ulaşamayacağınız için sürekli hedef halinde kalarak, insana belirli ölçülerde haz veya acı olarak geri döner. Pişmanlık, korku vb. duyguları kendi iç mahkemenizde sıkça veya nadiren de olsa yaşamak önemli bir dinamiktir. Bu sebeplerle varlığını koruyabilmiş ve araçsal bir hal almıştır.

Bir hikayeler, yasalar bütünü vardır ama onu var eden onu zihninde canlandırabilen ve bir kalıba sokabilen insandır. Bir insan dahi olmasa dinin varlığından söz edilebilir miydi? Oluşturulan bir metafizik bütünlüğün başka bir canlının zihninde tamamiyle aynı şey olarak var olması imkansızdır. Bunun ışığında mezhepsel farklılıklar, tarikatlar vb. çeşitlendirmeler ortaya çıkar. Mesele artık o metafiziğin belirli yorumlar dahilinde bir hayat görüşü halini alması meselesidir. Laiklik burada dine bir aşağılayıcı yorum getirir. Evet sen herkes için mükemmel bir olgu değilsin. Sadece bir görüşten doğan kültür akımı olarak algılanabilirsin. Ona bir mezar taşı diker ve koruma altına alır. Gelen herkesten de müze ücreti vs. alır. Zizek bu konuyu şöyle anlatır;

"Bir dini öldürmenin en başarılı yolu, onu ezmek değil, ona büyük kültür abidesi muamelesi yapmaktır; “Ah, bayılıyorum sana çünkü artık ölüsün,” demek yani. Çinliler Tibet’te bu yolu izleyecek kadar akıllı değillerdi ama galiba  giderek öğreniyorlar bunu, hükümet eski anıtların restorasyonuna ciddi bir para ayırıyor artık. Bir şey ancak böyle, ölü olarak muhafaza edilebilir.  Şimdi mesela ben Tibet’te Lhasa’ya gitmek istiyorum. Bir arkadaşım anlattı, Lhasa’da artık kutsal Budist ilahiler seslendirdiğiniz karaoke barları varmış. İşte böyle öldürülür bir din, saldırarak değil."


Bugün bizim için önemli bir soru gündeme geldi.

"Evet. Dinimde 13 yaşındaki çocuklar evlenebilir ama ben bir insan olarak buna razı mıyım?"

Buna hayır diyebilen bir azınlık vardı. Ahlakın dinden bağımsız olarak gelişebileceği ve hatta bilgiye dayalı bir gelişim ile ayaklarını daha iyi yere basabileceğini savunurken, bundan bahsediyoruz. Dini fanatizmin, köktendinciliğin dünyada bir trend halini aldığı bugünlerde vicdanıyla hareket edebilen, dinden bağımsız bir ahlak öğretisinin mümkün olacağını savunan herkese teşekkür etmek gerekiyor.

Kız çocuklarına güzel yazı öğreten cumhuriyet öğretmenleri, onlara en güzel şarkıları söyleten sanatçılarımız ve haklarını savunan sivil aktivistler, hukukçular nenzinde bugün itibariyle onların küçük yaşta bir mülkiyet haline gelip heba edilmelerine izin vermedik. Onların iradesinin bu toplumsal koşullarda ne kadar hür olduğu tartışmalı iken onların iradesine dayalı bir dayatma olan yasanın geçmemesini de özgürlüğün(?) iğrenç kılıfının içerisinden çıkarttık.

0 yorum:

Yorum Gönder

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.

Multimedia Updates

Teşekkürler

Bizi takip edin.